
Hawar’dan bugüne: Kürt Dil Bayramı ve statü mücadelesi
- 09:01 10 Mayıs 2025
- Kültür Sanat
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Kürt Dil Bayramı’na dair konuşan Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan, “15 Mayıs’ta ‘Kürtçeye statü sağlansın, Kürtçe eğitim dili olsun’ şiarıyla taleplerimizi daha güçlü bir şekilde dile getireceğiz. Umut ediyoruz ki Kürtler, kendi kimliği ve diliyle yaşamlarını idame ettikleri bir süreci yaşayacaktır” dedi.
Kürt diline yönelik asimilasyon politikaları, iktidar tarafından yıllardır derinleştirilerek sürdürülüyor. Kürt dilini hedef alan politikalara karşı Kürtler, kimliğini ve dilini her alanda savunmaya devam ediyor. 15 Mayıs 1932'de Celadet Ali Bedirxan öncülüğünde Şam'da Latin harfleriyle yayımlanan ilk Kürtçe dergi olan Hawar, Kürt dili ve edebiyatı açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Bu tarih, Kürt dili için bir milat olarak kabul edildi. Ancak bu günün "Kürt Dil Bayramı" olarak resmî şekilde kabul edilmesi 2006 yılında gerçekleşti. 2006'dan itibaren her yıl 15 Mayıs, Kürt Dil Bayramı olarak kutlanıyor.
15 Mayıs Kürt Dil Bayramı dolayısıyla Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan, Kürt dili üzerindeki asimilasyon politikalarına ve Kürt dilinin yasal statüye kavuşmasının gerekliliğine dair değerlendirmelerde bulundu.
Dilin kültürün bir parçası olduğunu söyleyen Remziye Alparslan, “Kürtçe aynı zamanda bir tarihtir, kimliktir. Eğer Kürtler kendi dillerini kaybederse, o zaman kendi tarihlerinin ve kimliklerinin de kaybolacağı anlamına gelir. Bundan kaynaklı olarak dil, hayati bir önemdedir; yaşamın her alanında kullanmak gerekir. Türkiye ve üzerine kurulan felsefe, tekçi bir felsefedir. Sadece Türkçe ve Türklerin kalması gerektiğini savunuyor. Geriye kalan diğer kimlikleri boğmayı hedefliyor. Öyle bir aşamaya getirmek istiyor ki hiçbir milletin, hiçbir dilin kalmasını istemiyor. Farklı halkların varlığını kendi varlığı için tehdit olarak görüyor. Bu farklılıkları engellemek ve ortadan kaldırmak için her türlü yolu denedi.” dedi.
‘Engeller farklı renklerin önünü kapattı’
Türkiye’nin kuruluşunda tek dilin esas alındığını hatırlatan Remziye Alparslan, şunları söyledi: “Bu tek dilli olma durumu, bütün renklerin önünü kapattı. Anadolu’da farklı dillerin yok olmasına neden oldu. Kürtçe yayınlara uzun bir süre izin verilmedi. Daha sonra Kürtçe yayınlara izin verildikten sonra bu kez konuşmaya izin verilmemeye başlandı. Farklı baskıların önü açıldı. Evet, belki birebir bir baskılama durumu olmasa da kriminalize etme, küçük düşürme durumu var. Bu kriminalize etme durumu sonucunda, kendi dilinde bir şey yapma, eğitim görme, yaşamını idame ettirmenin önüne engel konulmuş oluyor. Kişilerin yüzünü hükmeden dile, Türkçeye çevirmenin önü açılıyor. Böylesi asimilasyon politikaları, dilin gelişmesinin önünü kapattı. Bu da yeni nesil için kötü bir tablo ortaya çıkardı.”
‘Kürtçe için tehlikeler mevcuttur’
Oto-asimilasyonun tehlikelerine dikkat çeken Remziye Alparslan, egemen olan dilin diğer dilleri kendi içerisinde bastırmaya çalıştığını kaydetti. “Yaşamın tüm alanlarında egemen dilin kullanıldığını görüyoruz. Aslında bu, bir şekilde zorla kendi dilini kabul ettirmedir; asimilasyondur. Kürtçeyi bir anadil olmaktan çıkarmak istiyorlar. Maalesef Kürtçe için böyle bir tehlike mevcuttur. Ancak Kürtler, bu asimilasyon politikalarına karşı kendi kurum ve kuruluşlarında dillerini konuşarak savunmaya çalışmaktadır. Eğer Kürtler bu denli direnmemiş olsalardı, bu zamana kadar dilin yaşaması imkânsız olurdu. Verilen bu direniş ve hâlâ dilin yaşıyor olması, uygulanmaya çalışılan asimilasyon politikalarının amacına ulaşamadığını göstermektedir” dedi.
Hukuksal statü ve eğitim dili
Remziye Alparslan, Kürtçeye hukuksal statü tanınmasının, Kürtçeyi resmî dil olarak kabul etmek anlamına geldiğini söyleyerek, “Kürt halkının her dönemde dile getirdiği taleplerden bir tanesi de Kürtçenin eğitim dili olmasıdır. Dilin eğitim dili olması, hukuksal statünün sağlanması demektir. Hukuksal statünün sağlanması ve eğitim dili olması birbiriyle bağlantılıdır. Bundan kaynaklı olarak dilin kabul edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Taleplerimizi daha güçlü bir şekilde dile getireceğiz’
Kürtçe çalışmaları yürüten başta dil kurumları olmak üzere, diğer kurumların da üzerine düşen sorumlulukları anımsatan Remziye Alparslan, “Eğer biz eşit bir yaşamdan bahsediyorsak, dilimizin de tanınması gerekiyor. Eşit vatandaşlık için dil, elzem bir yerde duruyor. Kürt halkının kendi dilini savunması gerekiyor. Tüm dil kurumları, Kürtçenin eğitim dili ve hukuksal statüsünün sağlanması gerektiği noktasında ortak bir tutum içerisinde olacaklardır. Amed’de verilmiş olan deklarasyon bizim için de geçerlidir. Bizler de 15 Mayıs’ta taleplerimizi daha güçlü bir şekilde dile getireceğiz” diye kaydetti.
Anayasal hakların tanınması
Kürt Dil Bayramı’nın her yıl farklı etkinliklerle kutlandığını dile getiren Remziye Alparslan, son olarak şöyle konuştu: “Hawar dergisinin 15 Mayıs 1932’deki çıkışı esas alınarak, 15 Mayıs 2006 yılında Kürt Dil Bayramı olarak kabul edildi. Bu yıl çocuklar için ayrı bir etkinlik, genel olarak da ayrı bir kutlama yapacağız. Bu yılki şiarımız ‘Kürtçeye statü sağlansın, Kürtçe eğitim dili olsun’dur. Kürtçeye statü ve eğitim dili olması çalışmaları sadece biz dil kurumlarının talebi ve çalışması olmamalıdır. Siyasi partilerin, insan hakları örgütlerinin ve diğer kurumların da sorumluluğudur. Eğer Kürtlerin anayasal hakları tanınmayacaksa, bu onurlu bir barış olmayacaktır. Umut ediyoruz ki Kürtler, kendi kimliği ve diliyle yaşamlarını idame ettikleri bir süreci yaşayacaktır.”