Değişen ve dönüşen aile: Demokratik aile

  • 09:03 14 Mayıs 2025
  • Güncel
 
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL – Jineolojî İstanbul Atölyeleri’nden Sevcan Kadiroğlu, iktidarın aile politikalarını “asker ve ucuz iş gücü” temelli bir tahakküm mekanizması olarak değerlendirdi. Sevcan Kadiroğlu, buna karşılık özgür bireylerin yetiştiği, kadının özne olduğu eşitlikçi bir toplumsal yapı için “demokratik aile” modelini savunduklarını belirtti.
 
Kadınların yaşamlarına, iradelerine ve kazanımlarına yönelik saldırılar derinleşerek devam ediyor. Bu sürecin ilk adımı olarak 2025 yılı “Aile Yılı” ilan edildi. Ardından, 15 Nisan’da Sağlık Bakanlığı, tıbbi zorunluluk bulunmadıkça sezaryen doğumların önlenmesini amaçlayan "Normal Doğum Eylem Planı"nı hazırladı ve yeni bir yönetmelikle tıp merkezlerinde planlı sezaryen uygulamaları yasaklandı. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ise katıldığı bir yayında, “Aile yapısının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir toplumun temelini aile oluşturur. Eğer çocuğunuz yoksa aile olamıyorsunuz, sadece karı-koca oluyorsunuz” açıklamasında bulundu. Son olarak, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Alarm seviyesindeyiz, askere gönderecek genç bulamayabiliriz” diyerek doğum oranlarındaki düşüşe dikkat çekti.
 
Tahakküm ve askeri olarak aile politikası geliştiren sisteme karşı, Jineolojî İstanbul Atölyeleri üyesi Sevcan Kadiroğlu, demokratik aile modelinin nasıl bir toplum hedeflediğine dair konuştu.
 
Kendi askerlerini, işçilerini yetiştirdikleri aileler
 
Ailenin sistemler ve iktidarlar için önemli bir mesele olduğunun altını çizen Sevcan Kadiroğlu, iktidarın kendi askerini ve işçisini var etmeye çalıştığı ailelerde cinsiyetçiliğin en derinleştiği, kadının ve çocuğun ezildiği ve sömürüldüğü bir alan olduğunu söyledi. Sevcan Kadiroğlu, “Kendi zihniyetleri için araçsallaştırdıkları ve askerini yetiştirdiği ailelerden bekledikleri sonucu alamama hâlinin kaygısı var. Bundan dolayı 2025 yılını Aile Yılı ilan ettiler. Sömürünün, ezilenin olduğu; kadının ve çocuğun yok sayıldığı, kadın katliamı ile güne uyandığımız, çocukların kendini güvende hissetmediği bir ülkedeyiz. Böyle bir aile gerçekliği varken politikalarının kadın bedenine, doğuma yönelik olması toplumsal gerçekliği içinde barındırmıyor. Aile denilen yerde çocuklar tecavüze uğruyor, kadınlar katlediliyor, sistematik şiddete maruz kalıyorlar. Bütün bu gerçekliğin olduğu bir yerde iktidarın politikaları tabii tepki görüyor. 
 
Kadına ve çocuğa dair politikalar olmuş olsaydı, tepkiyle karşılanmayacaktı. Doğal toplum sürecine baktığımızda, aile; klan yaşamının değerlerinin, öğretilerinin, duygularının ortaklaştığı bir yaşam şekliyken, bugün sistemlerin kendini var ettiği ve kendini var ederken kurumsallaştırdığı bir kurum. Aile için 'mikro devlet', 'devletin prototipidir' diyoruz. Sorgulamayan aile tipi yaratılmaya çalışılıyor. Aile kutsal alandır, dokunulmamalıdır gibi kavramlarla ve dincilikle de pekiştirilerek en çok da kadının köleleştirildiği bir alana dönüştürülüyor” dedi.
 
‘Özgür eş yaşam temelinde demokratik aile inşası hedefliyoruz’
 
Milliyetçilik, tekçilik, tek vatan, tek bayrak bilinciyle inşa edilen toplumda milli aile kavramının tesadüfi olmadığını belirten Sevcan Kadiroğlu, bu duyguların kaybolduğu endişesiyle hareket eden iktidarın, milli aile modelini yeniden canlandırmaya çalıştığını ifade etti. Sevcan Kadiroğlu, “Bunlar masum görebileceğimiz politikalar değil. Bu politikaların çok da karşılık bulduğu söylenemez; çünkü sorgulayan, dönüştürmeye çalışan kadın mücadelesi, Kürt kadın mücadelesi var. Aileyi reddeden, yok sayan bir yerde değiliz. Tahakkümün kurulmadığı, kadın veya erkek olarak dünyaya gelmenin bir sömürü aracı olmadığı, özgür eş yaşam temelinde demokratik aile inşası hedefliyoruz. 
 
Jineolojîyle, Kürt kadın hareketiyle temas kuranlar olarak yaşamımızda daha özgürlükçü bakmaya, aileyi özgürlük temelinde dönüştürmeye ve xebûn olma hâlini yaşamsallaştırmaya başladık. Demokratik aile çok imkânsız bir yerde durmuyor. Aileyi, özgürlükçü ve sorgulayan bireylerin yetiştiği bir alan olarak görmek lazım. Bunun mücadelesini veriyoruz. Kadın öncülüğünde, ana soylu bir yaşamdan bahsediyoruz. Kadınlar; özgür, kendi değerlerini ve varlığını yaşamsallaştırdığı bir yaşam istiyor. Kadın şahsında toplumun her kesimini tekelleştiren, sömüren, katleden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu anlamda kadının özgürleşmesi, kadın şahsında doğanın, toplumun yani yaşamın her alanının özgürleşmesi anlamına geliyor” dedi.
 
Demokratik toplumun bir adımı: Demokratik aile
 
“Önderlik de der ki: ‘Hazineyi kaybettiğiniz yerde arayın.’ Biz de Jineolojî aracılığıyla şu sorulara cevap arıyoruz: ‘İlk nerede kaybettik? Devletli uygarlık ortaya çıkmadan önce kadınların misyonu neydi?’ Bu sorular üzerinden tarihe giderek ve günümüze gelerek, Jineolojî fikriyatıyla Demokratik Aile’yi oluşturmayı hedefliyoruz.” diyen Sevcan Kadiroğlu, sistemlerin inşa etmeye çalıştığının aksine, toplumu kapsayan ve güzelleştiren bir zihniyet dönüşümünü amaçladıklarını ifade etti. Sevcan Kadiroğlu, “Değişim ve dönüşümle demokratik aileyi var edebiliriz. Özgür birey, özgür toplum demek; özgür toplum, özgür birey demek. Bizler de bu anlamda, aile içerisinde başlayıp demokratik inşa gerçekleştiğinde, demokratik toplumun inşasını temellendirmiş oluyoruz. Devletin de Aile Yılı olarak bir politikayı ortaya atmasının temel sebebi, aileyle birlikte toplumun her yerinde bu anlayışı inşa etmek. 
 
Sistemler, mücadelemizin onlar için ne kadar tehlikeli olduğunun farkındalar. Bu yüzden mikro devlet olarak tanımladıkları ailelerden topluma bir anlayış empoze etmeye çalışıyorlar. Bizler de kadın mücadelesi ile demokratik toplumu, demokratik aileyi, kadının özne olduğu yaşamı inşa etmek için mücadele ediyoruz” diye belirtti.
 
‘Mücadeleye devam edeceğiz’
 
Çocuk sayısına müdahale edilmesi ve ailenin teşvik edilmesi politikalarının arkasında, devletin kendi asker ihtiyacını ve ucuz iş gücünü kaybetme endişesinin yattığını söyleyen Sevcan Kadiroğlu, bu politikaların erkek eliyle hayata geçirilmeye çalışıldığını ifade etti. Sevcan Kadiroğlu, “İktidar, erkek eliyle yapmak istediklerini aileye, topluma yansıtıyor. Geçtiğimiz günlerde maçta erkeklere de mesaj verildi. Bu mesajla birlikte doğum yapacak olan kadının iradesi ortadan kalkacak; eşi ya da birlikte olduğu erkek, şiddet uygulayacak, manipüle edecek, zorlayacak ‘normal doğum’ şekli için. Devletin bize yapmaya çalıştığı şeyi, aile içinde erkek eliyle bize yaptırmaya çalışacak. Anne ve doktorun karar vereceği bir şeye, tepeden bir mekanizma hükmediyor. Bunu da yine erkek eliyle yapıyor. Erkeğin beynine ‘en doğru, sağlıklı ve benim istediğim doğum normal doğumdur’ denildi. Diğer yandan çocuğun olmadığı bir yapıyı aile olarak tanımlamıyor. O zaman aileye kutsallık verdiği bu yapıdan beklentisi asker ve işçi. Bütün her şeyi nesneleştiren bu sisteme karşı, demokratik aile ve demokratik toplumun inşacısı olmamız gerekiyor. Bizler bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz” sözlerini kullandı.