‘Gırona manifestosu’ konferansı sona erdi

  • 15:08 11 Mayıs 2025
  • Kültür Sanat
   
AMED - “Gırona manifestosunun maddelerini uygulamak” konulu konferansa katılan yazarlar, Kürtçenin korunması ve sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı.
 
PENa Kurd’un, Pen International ile Amed Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle düzenlediği  “Gırona manifestosunun maddelerini uygulamak” konferansı ikinci gününde devam etti. Konferansa, bugün de çok sayıda yazar, dilbilimci ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.
 
Konferans, moderatörlüğünü Halkların Eşitlik ve Demokrasi (DEM Parti) Dil ve Kültür Komisyonu Eşsözcüsü Cemile Turhallı’nın yaptığı oturumla başladı. Kürt dilinin zenginliğine ve önemine dikkat çeken Cemile Turhallı, Kürt dilinin sahiplenilmesi ve korunması gerektiğini vurguladı. 
 
‘Cezaevi alanı özel alarak ele alınmalı’
 
Konferansta daha sonra 30 yıllık tutukluğun ardından 2024 yılında tahliye edilen yazar Rojbin Perişan konuştu. “Kürt edebiyatında cezaevlerinin rengi ve tutsaklara etkisi” başlığıyla sunum yapan Rojbin Perişan, “Çok şeylere tanıklık ettim, çok kişiyi tanıdım. Zindan sosyolojisi çok farklı bir sosyolojidir. Dar bir alan olduğu için her şeyden uzak ve tutsaklar yazdıklarıyla sesini dışarıya ulaştırmak istiyor. O ses sadece his ya da hasret değil. Hayallerin, nasıl bir gelecek, toplum, yaşam isteklerinin yansımasıdır. Cezaevi alanı özel alarak ele alınmalı, cezaevindeki yazarlara büyük bir destek verilmelidir. Cezaevlerinde büyük engellemeler var. Devlet politikaları tutsaklara zorluk veriyor. O düşünce, his dışarıya çıkacak diye her açıdan engelleniyor. Kurul, idare yollarıyla o düşüncenin, ürünün dışarıya çıkarılmasına izin verilmiyor. Ürün cezaevinden çıktıktan sonra ne kadar alakadar olunuyor, bu da tartışılır” eleştirisinde bulundu.
 
‘Edebiyatı korku olarak görüyorlar’
 
Daha sonra yazar Fırat Can, “Edebiyat ve politikanın birbiri üzerindeki etkisi” başlıklı bir sunum yaptı. Kürtlerin yüz yıldır kalıcı bir mücadele yürüttüğünü dile getiren Fırat Can, “Herkese özgür olan Kürtlere yasak. Dil, kültür, yazmak yasak. O yüzden Kürt halkının özgürlüğü için mücadele etmek, yazmak özgürlüğe hizmettir. Çünkü dil git gide yok oluyor. Kürt özgürlüğü için, kültürü için bir şey yapmak istediğimizde baskı, tutuklama, sürgün, katliam yaşıyorsun. 3 kitabım yasaklandı. Çünkü politik iklim uygun değil. Kitabı okuduğun zaman Kürtlerin yaşadığı şeylerden bahsediyor. Yaşadıklarımızı dile getirdiğimizde, edebiyata döktüğümüzde büyük engellemelerle karşılaşıyoruz. Edebiyatı, kendileri için büyük bir korku olarak görüyorlar” diye belirtti.
 
Araştırmacı-yazar Beyan Ezîzî de, İran’da kadın yazarların engellemeler altında mücadele verdiğini söyledi. Kürtçe Öğretmeni Mojgan Kavusi, hapishane anıları konusunu ele alarak, İran hapishanelerinde çok sayıda insanın haklarının ihlal edildiğini dile getirdi. 
 
‘Dünyanın parçası olmamız için statü olmalı’
 
Son olarak söz alan yazar Sîdar Jîr ise, şunları belirtti: “Halkımızın yenilgisi ‘Qasra Şîrin’ anlaşmasıyla, sonra ‘Sykes-Picot’la gerçekleşti. Halkımızın arasına sınırlar koydular. Bugün pasaportla Hewlêr'e gidiyorum. Bu durum, Kürt edebiyatını etkiliyor. Burada çok sayıda yazar var. Ama hiçbirimiz birbirimizin kitabını okumuyoruz. Çünkü ülkemiz bölündü. Kürtçe eğitim daha önce de vardı, bugün daha çok yazmalıydık ama maalesef geriye gittik. Bunun sebebi Kürdistan'ı bölen otoritelerdir. Eksiklerimizi biliyoruz. Kürtler çok direndi ama sorun şu ki dünyanın bir parçası olmamız için statümüz olmalı.”
 
Konferans, daha sonra gerçekleştirilen forumla sona erdi.